SAFA MEYHANESİ

En az İstanbul kadar eski kokan tarihi bir semt meyhanesi bir elin parmağı kadar azaldı sanırım.

1900’lü yılların başında Demir yolları çalışanlarının iş çıkışlarında uğradığı bir lokal olarak başlamış bugüne kadar gelen serüvenine. Daha sonra 1948 yılında Süleyman Kızılay tarafından açılmış ve bugünlere kadar aynı yerinde tutunmayı başarmış. “SAFA MEYHANESİ”

Tabi başarısının arkasında, bir yaşanmışlık arayan, duvarlarla, sütunlarla sohbet eden, elit bir müşteri kitlesi var. Burası akıp giden zamana meydan okumuş kahraman bir mekân. Öyle olunca da yediklerimden çok mekânı anlatmak istedim bu sefer.

Bugüne kadar İstanbul’da olup da Safa Meyhanesi’ne gitmediyseniz büyük bir eksiklik yaşamışsınızdır SAFA’nın ambiyansı ve atmosferi (aynalar, tablolar, büyük sütunlar, dolaplar, avizeler …) insanı içine alıveriyor. Geçmişin görkemli dönemlerine götürüyor. Geçmişi yaşıyorsunuz alabildiğine.

Geçmiş, içeceğiniz rakı dada sizi buluyor. SEFA ‘nın ismi kulüp rakısı ile özleşiyor tabi karar sizin tercihinizi başkalarından da yana kullanabilirsiniz çeşit var.

Her şey çok leziz ve tazeydi keyfinize göre gönül rahatlığıyla seçiminizi yapabilirsiniz. Ana yemeklerimizi balıktan yana kullandık hamsi ızgara ve iri tekir tava çok başarılıydı. Çok farklı gelmeyecek ama bir elde kesim patates kızartmasını mutlaka ayrıca söyleyin. Sıcacık hazırlardan böylesini yemeyi özlemişim.